takılmak
[fiil] [nesnesiz] Takma işi yapılmak
TAKILMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
TAKILMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- altından çapanoğlu çıkmak
- arızalanmak
- badem olmak
- battal olmak
- boklanmak
- boklaşmak
- boku çıkmak
- bozulmak
- çıkmak
- durmak
- fenalaşmak
- fenaya sarmak
- fos çıkmak
- foslamak
- geri gitmek
- halel gelmek
- haleldar olmak
- iş çığırından çıkmak
- iş sarpa sarmak
- işi aksi gitmek
- işi bozulmak
- kangren olmak
- kangrenleşmek
- kötüleşmek
- pot gelmek
- raydan çıkmak
- rayından çıkmak
- sekteye uğramak
- sendelemek
- sigortası atmak
- takılmak
- teklemek
- tersine dönmek
- tersine gitmek
- uykuda olmak
- uyumak
- yarıda kalmak
- yarım kalmak
- alay geçmek
- alaya almak
- azizlik etmek
- bezelemek
- bıyık altından gülmek
- cilveleşmek
- çalıştırmak
- dalga geçmek
- dil çıkarmak
- eğlenme
- eğlenmek
- elleşmek
- espri yapmak
- gülmek
- içinden gülmek
- istihza etmek
- işin alayında olmak
- işlemek
- işletmek
- itişip kakışmak
- itişmek
- kafa bulmak
- kafa yapmak
- kafaya almak
- karikatürize etmek
- karikatürleştirmek
- kesintiye almak
- kıtıra almak
- kuyruğuna teneke bağlamak
- küçümsemek
- latife etmek
- makaraya almak
- maskaraya almak
- matrağa almak
- matrak geçmek
- maytaba almak
- maytap geçmek
- muzipleşmek
- muziplik etmek
- nanik yapmak
- numara yapmak
- nükte yapmak
- sakalına gülmek
- saraka etmek
- sarakaya almak
- şaka etmek
- şaka söylemek
- şaka yapmak
- şakalaşmak
- şakaya getirmek
- şakaya vurmak
- takılmak
- tefe koymak
- tefe koyup çalmak
- tezyif etmek
- tiye almak
- yansılamak
- zevk etmek
- zevklenmek
- ağaç olmak
- ayazlamak
- aylamak
- bekleşmek
- dalgalanmaya bırakmak
- dilemek
- dokuz doğurmak
- dört gözle beklemek
- durmak
- eğlenmek
- ekilmek
- gözlemek
- gözü yolda kalmak
- gözü yollarda kalmak
- gözüne karasu inmek
- gününü beklemek
- intizar etmek
- istemek
- kazıklamak
- kollamak
- korumak
- kök salmak
- kulağı kirişte olmak
- nöbet beklemek
- nöbet tutmak
- oyalanmak
- sabretmek
- takılıp kalmak
- takılmak
- ummak
- umutlanmak
- ümit etmek
- yatmak
- yol gözlemek
- yoluna bakmak
- yolunu beklemek
- yolunu gözlemek
- zaman kollamak
- ağıllanmak
- anlaşmak
- baş başa vermek
- bileşmek
- bir araya gelmek
- bir olmak
- birikmek
- birlik olmak
- bitişmek
- buluşmak
- bütünleşmek
- çakışmak
- çatışmak
- çöküşmek
- derişmek
- dökülmek
- el ele vermek
- geçinmek
- geçişmek
- girişmek
- halvet olmak
- içtima etmek
- irkilmek
- iştirak etmek
- ittihat etmek
- kalabalıklaşmak
- karışmak
- katışmak
- kavuşmak
- kaynamak
- kaynaşmak
- kenetlenmek
- kervana katılmak
- kucaklaşmak
- kümelenmek
- kümeleşmek
- meclis kurmak
- mülaki olmak
- odaklanmak
- ortak olmak
- ortaklaşmak
- oturmak
- oyulgalanmak
- paylaşmak
- takılmak
- temasa geçmek
- temerküz etmek
- teraküm etmek
- terekküp etmek
- toplanılmak
- toplanmak
- toplaşmak
- toplumlaşmak
- üşmek
- üşüntü etmek
- üşüşmek
- yapışmak
- yaşamak
- yığılıp kalmak
- yığılışmak
- yığılmak
- yığışmak
- yuvalanmak
- alaya çıkmak
- arka kapıdan çıkmak
- artakalmak
- barınmak
- bulunmak
- bürümek
- bütünlemeye kalmak
- çakmak
- çuvallamak
- devam etmek
- dinmek
- diplemek
- dönmek
- durmak
- gecikmek
- gümlemek
- ikmale kalmak
- kaput gitmek
- konaklamak
- konmak
- kökleşmek
- olanaksızlaşmak
- oturmak
- oyalanmak
- sınıfta çakmak
- sınıfta kalmak
- sürdürmek
- sürmek
- takılmak
- takmak
- top atmak
- topu atmak
- torpillemek
- yaşamak
- yerleşmek
- yetinmek
- yitirmek
- acısını çıkarmak
- aktarmak
- arz etmek
- atlamak
- attırmak
- bahşetmek
- ballandırmak
- bastırmak
- başına çalmak
- bayılmak
- bırakmak
- çağırmak
- çalıştırmak
- çekmek
- çıkarmak
- çıkmak
- çiftleşmek
- dayamak
- devretmek
- dökülmek
- elden çıkarmak
- eline tutuşturmak
- evlendirmek
- gazlamak
- gelmek
- gezdirmek
- gönlünden kopmak
- görmek
- gözünü doyurmak
- hamletmek
- hediye etmek
- helal etmek
- helallik vermek
- hibe etmek
- iade etmek
- ikram etmek
- iletmek
- işlemek
- ithaf etmek
- iyi etmek
- kamanço etmek
- kıymak
- koklatmak
- lütfetmek
- ödemek
- öksürmek
- peşkeş çekmek
- sahip kılmak
- sarkıtmak
- satmak
- sebil etmek
- sıkıştırmak
- sökülmek
- sundurmak
- sunmak
- takdim etmek
- takılmak
- takmak
- temlik etmek
- teslim etmek
- tevcih etmek
- tevdi etmek
- toka etmek
- topraklandırmak
- toslamak
- tutmak
- tutuşturmak
- uçlanmak
- uzatmak
- vazgeçmek
- yağdırmak
- yandırmak
- yaymak
- yetiştirmek
- yırtılmak
- yöneltmek
- zarar etmek
- zula etmek
- akdetmek
- almak
- arada çıkarmak
- aradan çıkarmak
- attırmak
- bırakmak
- bina etmek
- bulunmak
- buyurmak
- cavlamak
- çevirmek
- çözmek
- dışarı çıkmak
- düzenlemek
- düzmek
- etmek
- evlendirmek
- eylemek
- geçirmek
- gerçekleştirmek
- geri kalmamak
- geri komamak
- gitmek
- görmek
- göstermek
- halk etmek
- halletmek
- hazırlamak
- icra etmek
- ifa etmek
- imal etmek
- inşa etmek
- işlemek
- ittihaz etmek
- kaptırmak
- kılmak
- kurmak
- mahvetmek
- meydana getirmek
- oluşturmak
- onarmak
- pişirmek
- sarkıtmak
- takılmak
- tatbik etmek
- tekvin etmek
- tesis etmek
- teşkil etmek
- uğratmak
- uygulamak
- üretmek
- vücuda getirmek
- vücut vermek
- yağdırmak
- yallah etmek
- yapıp etmek
- yaratmak
- yardım etmek
- yerine getirmek
HECELEME
ta-kıl-mak TAKILMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [nesnesiz] Takma işi yapılmakÖrnek: O gece üst katla bizim odayı birleştiren merdivenin üstüne koca kapak takıldı.
- [fiil] [-e] Bir yere iliştikten veya dokunduktan sonra oradan kurtulamamakÖrnek: Önünü çok iyi göremeyen hayvanın ayağı bir taşa takıldı.
- [fiil] [-e] Engelle karşılaşıp geçici olarak işlemez duruma gelmekÖrnek: İğne bir müddetten beri plağın bozuk yerine takılmış, ha babam ha, bir melodiyi tekrar edip duruyordu.
- [fiil] [-e] Bir yerde bir süre kalmak, oyalanmakÖrnek: Yolda bir arkadaşına takıldı.
- [fiil] [-e] [mecaz] Olumsuz veya aksayan, eksik bir yanını görerek üstünde durmakÖrnek: Son günlerde bir de usta sözüne takılır oldum.
- [fiil] [-e] [mecaz] Kızdırmak, üzmek, şaşırtmak amacıyla şaka yollu konuşmakÖrnek: İstasyon memuru onun şehre seyrek indiğini bildiğinden her seferinde takılır.
- [fiil] [-e] [argo] Biriyle, bir toplulukla sık sık birlikte olmak, onlara katılmak
- [fiil] [-e] [argo] Kahvehane, meyhane vb.ne sık sık gitmek, eğlenmek
- [fiil] [-e] Birinin sürekli peşinden gitmek
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük