gelmek
[fiil] [-e] [nesnesiz] [-den] Ulaşmak, varmak
GELMEK İLE BENZER OLAN KELİMELER
GELMEK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- alargadan seyretmek
- andırmak
- aramak
- aranmak
- bakakalmak
- bakınmak
- bakışmak
- boş gözlerle bakmak
- bön bön bakmak
- büyütmek
- cavlamak
- cin cin bakmak
- çivilemek
- dik dik bakmak
- dikelmek
- dikilmek
- dikiz etmek
- dikiz geçmek
- dikizlemek
- dört gözle bakmak
- eslemek
- frikik yakalamak
- geçindirmek
- gelmek
- göz atmak
- göz gezdirmek
- göz göze gelmek
- göz hapsine almak
- göz kesilmek
- göz kuyruğuyla bakmak
- göz süzmek
- göz ucuyla bakmak
- gözden geçirmek
- gözetlemek
- gözle yemek
- gözlemek
- gözlemlemek
- gözleri fıldır fıldır etmek
- gözlerini devirmek
- gözlerini dikmek
- gözü dalmak
- gözü kaçmak
- gözü kaymak
- gözü takılmak
- gözüne çarpmak
- gözünü alamamak
- gözünü dikmek
- gözünü gözüne dikmek
- gözünün kuyruğuyla bakmak
- gözünün ucuyla bakmak
- iaşe
- ilgilenmek
- incelemek
- iskandil etmek
- izlemek
- kolaçan etmek
- kollamak
- muayene etmek
- müşahede altına almak
- müşahede etmek
- nezaret etmek
- öküz gibi bakmak
- önemsemek
- pis pis bakmak
- röntgenlemek
- seyran etmek
- seyre dalmak
- seyretmek
- sezmek
- süzmek
- şöyle bir bakmak
- şöyle bir göz atmak
- takılıp kalmak
- taramak
- tarassut etmek
- taslamak
- tedavi etmek
- temaşa etmek
- tepeden tırnağa süzmek
- ters ters bakmak
- uğraşmak
- yan gözle bakmak
- yan yan bakmak
- yetiştirmek
- ağır basmak
- ağır çekmek
- aratmak
- aratmamak
- arayı açmak
- arkada bırakmak
- aşmak
- atlatmak
- ayrılaşmak
- basıp geçmek
- baskın çıkmak
- baskın gelmek
- başa çıkmak
- başlamak
- başta gelmek
- başta gitmek
- boğmak
- boynuz kulağı geçmek
- bürümek
- cebinden çıkarmak
- duman attırmak
- düzletmek
- düzmek
- ezmek
- fark atmak
- galebe çalmak
- galip gelmek
- geçmek
- gelmek
- gölgede bırakmak
- hâkim olmak
- ifadesini almak
- kalburüstü kalmak
- kalburüstüne gelmek
- katlamak
- kıç attırmak
- koparmak
- mumla aratmak
- önlemek
- pabucunu dama atmak
- pişirmek
- rahmet okutmak
- saldırmak
- sıkmak
- sırtını yere getirmek
- silmek
- sivrilmek
- sollamak
- susturmak
- suya götürüp susuz getirmek
- taş çıkarmak
- taş çıkartmak
- tefevvuk etmek
- temeyyüz etmek
- üstün gelmek
- üstüne olmamak
- yatıştırmak
- yeğinleşmek
- yenmek
- yok etmek
- arkası alınmak
- arkası kesilmek
- beğenmek
- bertaraf olmak
- erimek
- eser kalmamak
- geçmek
- gelmek
- gövermek
- harcanmak
- hitam bulmak
- hükmü geçmek
- kapanmak
- kesilmek
- kökü kurumak
- köküne kıran girmek
- körelmek
- mahvolmak
- müncer olmak
- neticelenmek
- nihayete ermek
- nihayetlenmek
- noktalanmak
- paydos borusu çalmak
- paydos etmek
- sıfırı tüketmek
- son bulmak
- sona ermek
- sonu gelmek
- sonuçlanmak
- sönmek
- suyunu çekmek
- tamam bulmak
- tükenmek
- vadesi dolmak
- yetişmek
- yorulmak
- zeval bulmak
- zevale ermek
- aksamak
- artmak
- ayrılmak
- azalmak
- barınmak
- boşalmak
- boşaltmak
- boşanmak
- değişmek
- dışarı çıkmak
- fırlamak
- fışkırmak
- flört etmek
- geçinmek
- gelmek
- gerçekleşmek
- gitmek
- incinmek
- inmek
- inşa etmek
- intişar etmek
- istifa etmek
- iyileşmek
- karaya ayak basmak
- kaynamak
- kopmak
- mezun olmak
- olmak
- oluşmak
- ödemek
- ödül almak
- pahalanmak
- pırtlamak
- pörtlemek
- rol yapmak
- sıvaşmak
- sızmak
- sokağa çıkmak
- sokağa dökülmek
- tahliye etmek
- taşmak
- temizlenmek
- vurmak
- yasalaşmak
- yayılmak
- yayımlanmak
- yetişmek
- yollara dökülmek
- yükselmek
- alabanda etmek
- andırmak
- arkasını vermek
- avdet etmek
- caymak
- çark etmek
- çevrilmek
- değişmek
- devretmek
- devrilmek
- dolaşmak
- dönenmek
- dümen kırmak
- dümeni kırmak
- gelmek
- geri almak
- geri basmak
- geri çekilmek
- geri dönmek
- geri geri çekilmek
- geri gitmek
- gerilemek
- geriye dönmek
- incinmek
- kalmak
- kıvırmak
- kıvrılmak
- orsalamak
- sağdan geri dönmek
- sağdan geri etmek
- salmak
- sapmak
- takla atmak
- tornistan etmek
- töskürmek
- viraj almak
- vurmak
- yarım sol etmek
- yönelmek
- yüz çevirmek
- yüz geri etmek
- zikzak yapmak
- açı
- akıl
- alışmak
- amme efkârı
- ana fikir
- anlayış
- apışmak
- âşık olmak
- azalmak
- azaltmak
- bakım
- bakış açısı
- baş aşağı gelmek
- baş aşağı gitmek
- benimsemek
- bilimsel düşünce
- boylamak
- bulunmak
- çakılmak
- çökmek
- devrilmek
- dinmek
- doğmak
- düşkün olmak
- düşün
- düşünce
- düşünme
- düşünüş
- efkâr
- efkârıumumiye
- eksilmek
- endişe
- fırsat bulmak
- fikir
- fingirdemek
- gelmek
- gitmek
- göçmek
- görüş
- görüş açısı
- göz
- hesap
- içtihat
- ide
- idea
- iki seksen uzanmak
- imgeleme
- inmek
- kamuoyu
- kapaklanmak
- kaygı
- kaymak
- kovulmak
- kötüleşmek
- mezhep
- mülahaza
- mülahazat
- mütalaa
- nakavt olmak
- nazar
- noktainazar
- ölmek
- pencere
- platform
- rey
- sakıt olmak
- sapır sapır dökülmek
- serilmek
- ses
- sukut etmek
- tahayyül
- tefekkür
- teker meker yuvarlanmak
- tekerlenmek
- telakki
- tepesi aşağı gitmek
- tepetakla gitmek
- tepetakla yuvarlanmak
- ters pers olmak
- ucuzlamak
- uçmak
- uğraşmak
- umumi efkâr
- ütopya
- varidat
- vurmak
- yağmak
- yansımak
- yenilmek
- yeri öpmek
- yığılıp kalmak
- yığılmak
- yıkılmak
- yitmek
- yuvarlanmak
- zaviye
- zayıflamak
- zihniyet
- züğürtlemek
- âdet olmak
- almak
- ardı arası kesilmemek
- ardı arkası kesilmemek
- arkası gelmek
- asıda kalmak
- asıda olmak
- askıda kalmak
- ayakta kalmak
- aylamak
- baki kalmak
- bengileşmek
- bitmek tükenmek bilmemek
- cezalandırmak
- çekmek
- çorap söküğü gibi gelmek
- çorap söküğü gibi gitmek
- daim olmak
- değmek
- devam etmek
- doldurmak
- durmak
- ebedîleşmek
- gâvur orucu gibi uzamak
- gelmek
- gırla gitmek
- gitmek
- hüküm sürmek
- intikal etmek
- itmek
- izlemek
- kaim olmak
- kalmak
- kangrenleşmek
- kazmak
- kovmak
- koymak
- muallakta kalmak
- muallakta olmak
- müzminleşmek
- olagelmek
- ölümsüzleşmek
- ömrü uzamak
- para basmak
- sakalı bitmek
- sallantıda kalmak
- satmak
- seyretmek
- sıvamak
- süregelmek
- süreğenleşmek
- sürüncemede kalmak
- sürüp gitmek
- teakup etmek
- temadi etmek
- teselsül etmek
- tevali etmek
- tutmak
- uzamak
- uzanmak
- vurmak
- yaşamak
- yetişmek
- yürümek
- yürütmek
- zincirlenmek
- açmak
- adapte olmak
- araziye uymak
- ayak değiştirmek
- bağdaşmak
- cemaate uymak
- denk gelmek
- elvermek
- gelmek
- girmek
- gitmek
- hallihamur olmak
- hava iyi esmek
- hesabına gelmek
- hokka gibi oturmak
- imtisal etmek
- imtizaç etmek
- intibak etmek
- iş görmek
- işe yaramak
- işine gelmek
- iyi gelmek
- iyi gitmek
- iyi olmak
- kabul etmek
- kaldırmak
- kalıp gibi oturmak
- kaynaşmak
- kıyak kaçmak
- milim oynamamak
- milim şaşmamak
- münasebet almak
- müsaade etmek
- olmak
- oturmak
- öğür olmak
- rast gelmek
- sığışmak
- sığmak
- sıkışmak
- suyuna gitmek
- şanına yakışmak
- şanından olmak
- takip etmek
- tam gelmek
- tamam gelmek
- tetabuk etmek
- tevafuk etmek
- tutmak
- uygun düşmek
- uygun gelmek
- yakışmak
- yaramak
- yaraşık almak
- yaraşmak
- yeri olmak
- acısını çıkarmak
- aktarmak
- arz etmek
- atlamak
- attırmak
- bahşetmek
- ballandırmak
- başına çalmak
- bayılmak
- bırakmak
- çağırmak
- çalıştırmak
- çekmek
- çıkarmak
- çiftleşmek
- dayamak
- devretmek
- elden çıkarmak
- eline tutuşturmak
- evlendirmek
- gazlamak
- gelmek
- gezdirmek
- gönlünden kopmak
- görmek
- gözünü doyurmak
- hamletmek
- hediye etmek
- helal etmek
- helallik vermek
- hibe etmek
- iade etmek
- ikram etmek
- iletmek
- işlemek
- ithaf etmek
- iyi etmek
- kamanço etmek
- kıymak
- koklatmak
- lütfetmek
- ödemek
- öksürmek
- peşkeş çekmek
- sahip kılmak
- sarkıtmak
- satmak
- sebil etmek
- sıkıştırmak
- sökülmek
- sundurmak
- sunmak
- takdim etmek
- takılmak
- takmak
- temlik etmek
- teslim etmek
- tevcih etmek
- tevdi etmek
- toka etmek
- topraklandırmak
- toslamak
- tutmak
- tutuşturmak
- uzatmak
- vazgeçmek
- yağdırmak
- yandırmak
- yaymak
- yetiştirmek
- yırtılmak
- yöneltmek
- zarar etmek
- zula etmek
HECELEME
gel-mek GELMEK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-e] [nesnesiz] [-den] Ulaşmak, varmakÖrnek: Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş
- [fiil] GetirmekÖrnek: Adamı Ödemiş'ten aldım geldim, her masrafını çektim.
- [fiil] Oturmaya, ziyarete gitmekÖrnek: Dün akşam amcamlar bize geldi.
- [fiil] İsabet etmekÖrnek: Attığı top gözüme geldi
- [fiil] Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmekÖrnek: Eski çağlardan birçok anıt çağımıza kadar gelmiştir.
- [fiil] Ortaya çıkmak, doğmak
- [fiil] Belli bir süre dolmakÖrnek: Vakit kuşluğu aşmış, öğleye geliyordu.
- [fiil] Belli bir zamana ulaşmak
- [fiil] Kadar olmakÖrnek: Boyu ancak omzuna geliyor.
- [fiil] Çıkmak, yönelmekÖrnek: Merak etme, ondan kimseye kötülük gelmez.
- [fiil] İzlemek, takip etmekÖrnek: Çocuklar arkadan geliyordu.
- [fiil] Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmakÖrnek: Kahve Brezilya'dan geliyor.
- [fiil] Katılmak, eklenmekÖrnek: Türkçede ekler kelimelerin sonuna gelir.
- [fiil] Türemek
- [fiil] Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmekÖrnek: Şimdi sözü burada kesip asıl konumuza gelelim.
- [fiil] Sonuç çıkmakÖrnek: Bu davranışlardan ne gelir bilinmez.
- [fiil] Dayanmak, tahammül etmekÖrnek: Birazcık üşütmeye gelmiyor, hemen hastalanıyor.
- [fiil] Kendine yapılan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamakÖrnek: Bizim baştan savma işe gelmediğimizi bilirsin.
- [fiil] [-e] Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmekÖrnek: Dediğime geldiniz mi?
- [fiil] Etkisini herhangi bir biçimde göstermekÖrnek: Buranın havası iyi geldi. Burası bana çok sıcak geldi.
- [fiil] Kazanılmak, sağlanılmakÖrnek: Çiftlikten onlara ayda beş yüz milyon lira gelir.
- [fiil] UymakÖrnek: Bu ayakkabı sana küçük gelir.
- [fiil] Olmak, -e uğramakÖrnek: Felç gelmek. Başımıza bir bela geldi.
- [fiil] AkmakÖrnek: Burnundan kan geldi. Musluktan su gelmiyor.
- [fiil] Düşmek, rast gelmekÖrnek: Buraya ışık gelmiyor.
- [fiil] Görünmek, sanılmakÖrnek: Baygın da olsa yabancı bir kadını böyle kucağında tutmak ona pek ayıp bir şey gibi geldi.
- [fiil] [-e] Uygun düşmekÖrnek: Caddelerde oturmaya gelmez.
- [fiil] [-e] Başlamak, ortaya çıkmak
- [fiil] Mal olmakÖrnek: Bu bardakların tanesi yüz liraya geldi.
- [fiil] Biriyle birlikte gitmekÖrnek: Ben İstanbul'a gidiyorum, benimle gelir misiniz?
- [fiil] İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiilÖrnek: Uykusu gelmek.
- [fiil] [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluştururÖrnek: Alışageldiğimiz bir anlamı vardı.
- [fiil] -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yaparÖrnek: Görmezlikten gelmek. İşitmezlikten gelmek.
- [fiil] Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yaparÖrnek: Yola gelmek. Meydana gelmek. Hatıra gelmek. Akla gelmek.
- [fiil] -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiilÖrnek: Baktıkça bakası gelmek. Yedikçe yiyesi gelmek.
- [fiil] Herhangi bir sırada bulunmakÖrnek: Başta gelmek. Önde gelmek. Birinci gelmek.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük