vermek
[fiil] [-e] [-i] Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
VERMEK İLE BENZER OLAN KELİMELER
- acısını çıkarmak
- aktarmak
- arz etmek
- atlamak
- attırmak
- bahşetmek
- ballandırmak
- bastırmak
- başına çalmak
- bayılmak
- bırakmak
- çağırmak
- çalıştırmak
- çekmek
- çıkarmak
- çıkmak
- çiftleşmek
- dayamak
- devretmek
- dökülmek
- elden çıkarmak
- eline tutuşturmak
- evlendirmek
- gazlamak
- gelmek
- gezdirmek
- gönlünden kopmak
- görmek
- gözünü doyurmak
- hamletmek
- hediye etmek
- helal etmek
- helallik vermek
- hibe etmek
- iade etmek
- ikram etmek
- iletmek
- işlemek
- ithaf etmek
- iyi etmek
- kamanço etmek
- kıymak
- koklatmak
- lütfetmek
- ödemek
- öksürmek
- peşkeş çekmek
- sahip kılmak
- sarkıtmak
- satmak
- sebil etmek
- sıkıştırmak
- sökülmek
- sundurmak
- sunmak
- takdim etmek
- takılmak
- takmak
- temlik etmek
- teslim etmek
- tevcih etmek
- tevdi etmek
- toka etmek
- topraklandırmak
- toslamak
- tutmak
- tutuşturmak
- uçlanmak
- uzatmak
- vazgeçmek
- yağdırmak
- yandırmak
- yaymak
- yetiştirmek
- yırtılmak
- yöneltmek
- zarar etmek
- zula etmek
VERMEK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- ağır basmak
- ağır çekmek
- aratmak
- aratmamak
- arayı açmak
- arkada bırakmak
- aşmak
- atlatmak
- ayrılaşmak
- basıp geçmek
- baskın çıkmak
- baskın gelmek
- başa çıkmak
- başlamak
- başta gelmek
- başta gitmek
- boğmak
- boynuz kulağı geçmek
- bürümek
- cebinden çıkarmak
- duman attırmak
- düzletmek
- düzmek
- ezmek
- fark atmak
- galebe çalmak
- galip gelmek
- geçmek
- gölgede bırakmak
- hâkim olmak
- ifadesini almak
- kalburüstü kalmak
- kalburüstüne gelmek
- katlamak
- kıç attırmak
- koparmak
- mumla aratmak
- önlemek
- pabucunu dama atmak
- pişirmek
- rahmet okutmak
- saldırmak
- sıkmak
- sırtını yere getirmek
- silmek
- sivrilmek
- sollamak
- susturmak
- suya götürüp susuz getirmek
- taş çıkarmak
- taş çıkartmak
- tefevvuk etmek
- temeyyüz etmek
- üstün gelmek
- üstüne olmamak
- vermek
- yatıştırmak
- yeğinleşmek
- yenmek
- yok etmek
- aklı başında olmamak
- aklı başından gitmek
- başı dönmek
- baygınlaşmak
- baygınlık geçirmek
- beğenmek
- bir şey olmak
- dalmak
- dizlerinin bağı çözülmek
- eli ayağı buz kesilmek
- fena olmak
- fenalaşmak
- fenalık geçirmek
- fenalık gelmek
- gözleri kararmak
- gözü kararmak
- hâllenmek
- içi geçmek
- kan tutmak
- kendinde olmamak
- kendinden geçmek
- kendini kaybetmek
- sangılamak
- sedyelik olmak
- sersemlemek
- süzülmek
- uğunmak
- uyumak
- vermek
- yorulmak
- addetmek
- almak
- andırmak
- asılmak
- büzülmek
- cezbetmek
- çekelemek
- çekişmek
- çekiştirmek
- damıtmak
- daralmak
- dayanmak
- eksilmek
- ezmek
- film çekmek
- gitmek
- gol atmak
- göndermek
- götürmek
- hayran etmek
- içmek
- kaldırmak
- katlanmak
- kaydetmek
- kısalmak
- kolan çekmek
- koparmak
- küçülmek
- maruz kalmak
- ölçmek
- sermek
- sıvamak
- sıyırmak
- sündürmek
- sürmek
- sürüklemek
- sürünmek
- taşımak
- tedavi etmek
- üstlenmek
- vermek
- vurmak
- yazmak
- yedeğe almak
- yedek çekmek
- yedeklemek
- yedekte çekmek
- yısa etmek
- yürütmek
- affetmek
- anlamak
- anmak
- atmak
- azaltmak
- bulmak
- dehlemek
- dışarı çıkmak
- göndermek
- görevden almak
- göstermek
- hastalanmak
- ihraç etmek
- kaldırmak
- kazımak
- konuşmak
- kovmak
- kusmak
- oymak
- oynatmak
- pabucunu eline vermek
- pabucunu ters giydirmek
- salıvermek
- sepetlemek
- soymak
- soyunmak
- sökmek
- tahliye etmek
- tarh etmek
- türetmek
- uzaklaştırmak
- üretmek
- vermek
- yayımlamak
- yok etmek
- yol vermek
- yürütmek
- aksamak
- artmak
- ayrılmak
- azalmak
- barınmak
- boşalmak
- boşaltmak
- boşanmak
- değişmek
- dışarı çıkmak
- erişmek
- fırlamak
- fışkırmak
- flört etmek
- geçinmek
- gerçekleşmek
- gitmek
- incinmek
- inmek
- inşa etmek
- intişar etmek
- istifa etmek
- iyileşmek
- karaya ayak basmak
- kaynamak
- kopmak
- mal olmak
- mezun olmak
- olmak
- oluşmak
- ödül almak
- pahalanmak
- pırtlamak
- pörtlemek
- rastlaşmak
- rol yapmak
- sıvaşmak
- sızmak
- sokağa çıkmak
- sokağa dökülmek
- tahliye etmek
- taşmak
- temizlenmek
- uğramak
- vermek
- vurmak
- yasalaşmak
- yayılmak
- yayımlanmak
- yetişmek
- yollara dökülmek
- yükselmek
- aşk yapmak
- başına oturmak
- bozdurmak
- çarpışmak
- çatışmak
- deldirmek
- dikilmek
- eşleşmek
- gözünü açmak
- harama uçkur çözmek
- iş tutmak
- iş vermek
- karılmak
- karınmak
- kaydırtmak
- koynuna almak
- mercimeği fırına vermek
- münasebette bulunmak
- sevişmek
- sıraya dizmek
- sokuşmak
- tıngırdamak
- tokuşmak
- tokuşturmak
- uçmak
- vermek
- vurdurmak
- vuruşmak
- vuruşturmak
- yapılmak
- yatıp kalkmak
- yatmak
- yemek
- yıkılmak
- açığını kapamak
- açık kapamak
- avans vermek
- bedel vermek
- borcunu bilmek
- borcunu kapatmak
- borçtan kurtulmak
- cepten vermek
- dikilmek
- dökülüp saçılmak
- eda etmek
- ekmek
- elini oynatmak
- ezmek
- harcamak
- hesabı kapamak
- hesabı temizlemek
- hesabını görmek
- ısmarlamak
- ifa etmek
- itfa etmek
- kesilmek
- masraf etmek
- masraf görmek
- masraf kapısı açmak
- masrafa girmek
- masrafı çekmek
- masraftan çıkmak
- ödeşmek
- para dökmek
- para saymak
- paradan çıkmak
- paraya kıymak
- sarf etmek
- saymak
- sönümlemek
- sulamak
- sulanmak
- taksit ödemek
- taksit vermek
- tazmin etmek
- tediye etmek
- tesviye etmek
- tevdiatta bulunmak
- vermek
- asmak
- bantlamak
- birleştirmek
- bitiştirmek
- borçlanmak
- cezalandırmak
- cıvatalamak
- çatmak
- çitmek
- dikmek
- döşemek
- eklemlemek
- geçirmek
- giymek
- iliklemek
- iliştirmek
- kalmak
- kaynak yapmak
- kaynaştırmak
- kaynatmak
- kenet etmek
- kenetlemek
- kilitlemek
- kondurmak
- kurmak
- kuşanmak
- kuşatmak
- lehimlemek
- mandallamak
- monte etmek
- önemsemek
- perçinlemek
- raptetmek
- sarmak
- sermek
- soymak
- talik etmek
- tebelleş olmak
- tespit etmek
- teyellemek
- tutturmak
- vermek
- vidalama
- vurmak
- addetmek
- ağrımak
- anlamak
- atamak
- avlamak
- avlanmak
- ayırmak
- ayırtmak
- başlamak
- beğenmek
- bürümek
- değmek
- depreşmek
- dokunmak
- düşünmek
- el atmak
- el koymak
- elde etmek
- ele geçirmek
- engellemek
- erişmek
- geciktirmek
- gerçekleşmek
- girişmek
- gitmek
- hayran etmek
- izlemek
- kapmak
- kavramak
- kaynamak
- kıstırmak
- kiralamak
- kökleşmek
- mal olmak
- ödeşmek
- önlemek
- sürmek
- tebelleş olmak
- uğramak
- uymak
- vermek
- yakalamak
- yanmak
- yardım etmek
- zapt etmek
- açığı çıkmak
- açık vermek
- ateşine yanmak
- boynuz isterken kulaktan olmak
- canı yanmak
- düzülmek
- erimek
- gâvura kızıp oruç bozmak
- gâvura kızıp oruç yemek
- göçmek
- içeri girmek
- içeride olmak
- işin ucu birine dokunmak
- kaybetmek
- kazınmak
- kesilmek
- kırpılmak
- papaza kızıp oruç bozmak
- partiyi kaybetmek
- pire için yorgan yakmak
- pireye kızıp yorgan yakmak
- sabunlanmak
- temizlenmek
- utulmak
- ütülmek
- vermek
- yemlenmek
- yutulmak
- zarar çekmek
- zarar görmek
- zarara uğramak
- zararda olmak
- zararlı çıkmak
- ziyan etmek
- züğürtlemek
HECELEME
ver-mek VERMEK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-e] [-i] Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmekÖrnek: Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm.
- [fiil] Bırakmak veya bağışlamak
- [fiil] Ondan bilmek, atfetmekÖrnek: Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi.
- [fiil] Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmekÖrnek: Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum.
- [fiil] Döndürmek, çevirmek, yöneltmekÖrnek: Arabanın burnunu en tenha kahvelerden birinin önünde rıhtıma verdiler.
- [fiil] Herhangi bir duruma yol açmakÖrnek: Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim.
- [fiil] SatmakÖrnek: Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul.
- [fiil] Kızı, kadını biriyle evlendirmekÖrnek: Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar.
- [fiil] [-i] ÖdemekÖrnek: Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler.
- [fiil] YaymakÖrnek: Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek.
- [fiil] Bitki ve ağaç, ürün üretmekÖrnek: Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı.
- [fiil] Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmakÖrnek: Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor.
- [fiil] Hepsini herhangi bir duruma sokmakÖrnek: Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek.
- [fiil] Sahip olmasını sağlamak
- [fiil] Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmekÖrnek: Hareket vermek. Biçim vermek.
- [fiil] Tespit etmekÖrnek: Randevu vermek. Ad vermek.
- [fiil] Kazandırmak, katmakÖrnek: Tat, çeşni vermek.
- [fiil] Ayırmak, harcamakÖrnek: Emek vermek. Zaman vermek.
- [fiil] DayamakÖrnek: Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi.
- [fiil] DoğurmakÖrnek: Kezban, ona yedi evlat vermişti.
- [fiil] [argo] Cinsel yönden kendisini kullandırmak
- [fiil] [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluştururÖrnek: alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük