vermek

[fiil] [-e] [-i] Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
VERMEK İLE BENZER OLAN KELİMELER
VERMEK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
acısını çıkarmak
aktarmak
arz etmek
atlamak
attırmak
ballandırmak
bastırmak
başına çalmak
bayılmak
bırakmak
çağırmak
çalıştırmak
çekmek
çıkarmak
çıkmak
çiftleşmek
dayamak
devretmek
dökülmek
elden çıkarmak
evlendirmek
gazlamak
gelmek
gezdirmek
görmek
hamletmek
hediye etmek
helal etmek
hibe etmek
iade etmek
ikram etmek
iletmek
işlemek
iyi etmek
kıymak
lütfetmek
ödemek
öksürmek
sarkıtmak
satmak
sebil etmek
sıkıştırmak
sökülmek
sunmak
takdim etmek
takılmak
takmak
teslim etmek
toka etmek
toslamak
tutmak
tutuşturmak
uçlanmak
uzatmak
vazgeçmek
yağdırmak
yandırmak
yaymak
yetiştirmek
yırtılmak
yöneltmek
zarar etmek
zula etmek
HECELEME
ver-mek
VERMEK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
  1. [fiil] [-e] [-i] Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmekÖrnek: Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. [Ömer Seyfettin]
  2. [fiil] Bırakmak veya bağışlamak
  3. [fiil] Ondan bilmek, atfetmekÖrnek: Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi. [Falih Rıfkı Atay]
  4. [fiil] Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmekÖrnek: Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum. [Haldun Taner]
  5. [fiil] Döndürmek, çevirmek, yöneltmekÖrnek: Arabanın burnunu en tenha kahvelerden birinin önünde rıhtıma verdiler. [Attila İlhan]
  6. [fiil] Herhangi bir duruma yol açmakÖrnek: Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim. [Yakup Kadri Karaosmanoğlu ]
  7. [fiil] SatmakÖrnek: Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul.
  8. [fiil] Kızı, kadını biriyle evlendirmekÖrnek: Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar. [Halide Edip Adıvar]
  9. [fiil] [-i] ÖdemekÖrnek: Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler. [Peyami Safa]
  10. [fiil] YaymakÖrnek: Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek.
  11. [fiil] Bitki ve ağaç, ürün üretmekÖrnek: Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı. [Ruşen Eşref Ünaydın]
  12. [fiil] Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmakÖrnek: Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor. [Refik Halit Karay]
  13. [fiil] Hepsini herhangi bir duruma sokmakÖrnek: Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek.
  14. [fiil] Sahip olmasını sağlamak
  15. [fiil] Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmekÖrnek: Hareket vermek. Biçim vermek.
  16. [fiil] Tespit etmekÖrnek: Randevu vermek. Ad vermek.
  17. [fiil] Kazandırmak, katmakÖrnek: Tat, çeşni vermek.
  18. [fiil] Ayırmak, harcamakÖrnek: Emek vermek. Zaman vermek.
  19. [fiil] DayamakÖrnek: Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi. [Abbas Sayar]
  20. [fiil] DoğurmakÖrnek: Kezban, ona yedi evlat vermişti.
  21. [fiil] [argo] Cinsel yönden kendisini kullandırmak
  22. [fiil] [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluştururÖrnek: alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük
  • Paylaş: