çakmak
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası
ÇAKMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
ÇAKMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- abanmak
- akıl erdirmek
- aklı ermek
- aklına sığdırmak
- algılamak
- anlayıp dinlemek
- aymak
- bilincine varmak
- çakmak
- çakozlamak
- çıkarmak
- derk etmek
- dilinden anlamak
- farkına varmak
- görmek
- hissetmek
- içine çekmek
- idrak etmek
- ihata etmek
- intikal etmek
- istihraç etmek
- istintaç etmek
- işi anlamak
- karine ile anlamak
- kavramak
- kestirmek
- kulağını açmak
- künhüne varmak
- nüfuz etmek
- okumak
- onaylamak
- öğrenmek
- sırra ermek
- şarj etmek
- takdir etmek
- takip etmek
- temizlemek
- tenevvür etmek
- tutmak
- vâkıf olmak
- almak
- atıştırmak
- atmak
- attırmak
- başına dikmek
- bir tek atmak
- cila çekmek
- çakmak
- çekmek
- dem çekmek
- demlenmek
- devirmek
- dikmek
- diplemek
- gitmek
- göçmek
- götürmek
- hararet kesmek
- hararet söndürmek
- hopurdatmak
- höpürdetmek
- kafa cilalamak
- kafa çekmek
- kafayı çekmek
- kafayı tütsülemek
- kaymak
- kullanmak
- parlatmak
- sallamak
- tatmak
- tütsülemek
- tüttürmek
- vuruşturmak
- yakıştırmak
- yudumlamak
- yumulmak
- yutmak
- yuvarlamak
- zıkkımlanmak
- alaya çıkmak
- arka kapıdan çıkmak
- artakalmak
- barınmak
- beklemek
- bulunmak
- bürümek
- bütünlemeye kalmak
- çakmak
- çuvallamak
- devam etmek
- dinmek
- diplemek
- dönmek
- durmak
- gecikmek
- gümlemek
- ikmale kalmak
- kaput gitmek
- konaklamak
- konmak
- kökleşmek
- olanaksızlaşmak
- oturmak
- oyalanmak
- sınıfta çakmak
- sınıfta kalmak
- sürdürmek
- sürmek
- takılmak
- takmak
- top atmak
- topu atmak
- torpillemek
- yaşamak
- yerleşmek
- yetinmek
- yitirmek
- abajur
- ampul
- aplik
- avize
- bek
- borda fenerleri
- çakar
- çakmak
- çıra
- çırağ
- çırakma
- çırakman
- deniz feneri
- el feneri
- fanus
- far
- fener
- fitil
- flaş
- gaz
- gaz lambası
- gömlek
- hırsız feneri
- ışık
- ışıldak
- idare
- idare kandili
- idare lambası
- kandil
- karpuz fener
- kedigözü
- kibrit
- lamba karpuzu
- lüks
- lüks lambası
- mapa
- meşale
- mum
- mumluk
- neon
- neon lambası
- neon tüpü
- pesüs
- pırıldak
- projektör
- sinyal lambası
- sis lambası
- spot
- şamdan
- şema
- şimşekli fener
- şinanay
- top kandil
- acıtmak
- ateş etmek
- atmak
- avlamak
- bağlamak
- basmak
- başına geçirmek
- bombalamak
- boş yerine vurmak
- boynuzlamak
- çakmak
- çalmak
- çarpmak
- çekmek
- çelme atmak
- çelme takmak
- çelmek
- çıkmak
- çırpıştırmak
- çırpmak
- çifte atmak
- çiftelemek
- çubuklamak
- darbe indirmek
- darbe vurmak
- darbelemek
- darbetmek
- değneklemek
- dirseklemek
- dokunmak
- dönmek
- dövmek
- dövünmek
- düşmek
- ekleştirmek
- ekmek
- etkilemek
- fiskelemek
- geçirmek
- giydirmek
- göçmek
- görünmek
- gümlemek
- gürültü etmek
- hırpalamak
- içirmek
- indirmek
- inmek
- isabet etmek
- kafa atmak
- kafasını kırmak
- kelepçelemek
- kesmek
- kıç atmak
- kondurmak
- konmak
- koymak
- kötek atmak
- küçülmek
- kütletmek
- leşini sermek
- ödül almak
- öldürmek
- patlatmak
- pençe atmak
- pençe vurmak
- pençelemek
- rastlaşmak
- sallamak
- sarkıtmak
- savurmak
- sıvamak
- soymak
- söylemek
- sumsuklamak
- suratına indirmek
- sürmek
- süsmek
- şamar atmak
- şamarlamak
- şaplak atmak
- şaplatmak
- şut atmak
- şut çekmek
- şutlamak
- takmak
- tartaklamak
- tekme atmak
- tekmelemek
- tepiklemek
- tepmek
- tıkırdatmak
- tıklatmak
- tırpan atmak
- tokat aşk etmek
- tokmaklamak
- tokuşturmak
- topuklamak
- tos vurmak
- toslamak
- toslaşmak
- turalamak
- üzengilemek
- vurduğu yerden ses gelmek
- vurunmak
- yanıltmak
- yansımak
- yapıştırmak
- yaralamak
- yerleştirmek
- yumruk atmak
- yumruk indirmek
- yüreği çarpmak
- zımbalamak
HECELEME
çak-mak ÇAKMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçasıÖrnek: Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.
- [isim] Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti
- [isim] [eskimiş] Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
- [isim] [tıp] Kuruduğunda kalın kabuk bağlayan kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı
- [fiil] [-e] [-i] Vurarak sokup yerleştirmekÖrnek: Çiviyi tahtaya çakmak.
- [fiil] Çivi ile tutturmakÖrnek: İsa'nın ruhu eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı.
- [fiil] Kazık çakıp hayvan bağlamakÖrnek: Atı çayıra çakmak.
- [fiil] Bir şeyi başka bir şeye sürtmek, vurmak veya çarpmak
- [fiil] [nesnesiz] Parıldamak, ışık vermek
- [fiil] [mecaz] SaplamakÖrnek: Bir tanesi altısına yeterken, ben altı kurşunu bir tanesine çakıverdim.
- [fiil] [teklifsiz konuşmada] Sezinlemek, anlamak, farkına varmakÖrnek: Vallahi çaktı mı çakmadı mı anlayamadım. Parasını aldı, tüydü.
- [fiil] [nesnesiz] [argo] İçki içmek
- [fiil] [-den] [argo] Anlamak, bilmekÖrnek: Ay, bu kadın İngilizceden de çakıyor mu?
- [fiil] [-i] [argo] Vurmak
- [fiil] [-den] [argo] Sınavda başarısız olmak
- [fiil] [argo] Kabul etmeyeceği bir şeyi kurnazlıkla kabul etmesini sağlamakÖrnek: Kalp parayı birisine çakmak.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük