ocak
[isim] Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer
OCAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
- ana
- ateş
- ateşlik
- baca
- bahçe
- brülör
- buji
- cehennemlik
- çıramoz
- dernek
- fırın
- gaz ocağı
- gaz sobası
- gril
- hamlaç
- hamlama
- hamlaşma
- ısıtıcı
- ızgara
- ispirto ocağı
- ispirtoluk
- işlik
- kalorifer
- kamineto
- kireç ocağı
- konut
- kor
- korluk
- kovuk
- köz
- kuzine
- külhan
- küre
- maden ocağı
- maltız
- mangal
- ocaklık
- od
- otomat
- radyatör
- sac
- sacayağı
- sacayak
- salamandra
- serpantin
- soba
- soy
- şofben
- şömine
- tandır
- termofor
- termosifon
- torak
- üfleç
- valide
- yakmaç
OCAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- açma
- anız
- anızlık
- arpalık
- avlu
- bademlik
- bağ
- bağ bahçe
- bağlık
- bağlık bahçelik
- bahçelik
- bostan
- botanik bahçesi
- bük
- büklük
- camekân
- camlık
- cebel
- çeltik tarlası
- çeper
- çiçeklik
- çiftlik
- dulluk
- ekenek
- elmalık
- eriklik
- evlek
- fıstıklık
- fidanlık
- fidelik
- geleme
- gen
- gülistan
- güllük
- harım
- herk
- incirlik
- kele
- keleme
- kirazlık
- lalezar
- limonluk
- mantarlık
- meyvelik
- mısırlık
- nebatat bahçesi
- ocak
- park
- plantasyon
- portakallık
- saksı
- sebzelik
- ser
- sera
- tahta
- tarh
- tarla
- tava
- tavhane
- toprak
- turfandalık
- yastık
- atelye
- atölye
- basmahane
- boyacı sandığı
- boyahane
- dokumahane
- dökümevi
- dökümhane
- dükkân
- ekmek kapısı
- el kapısı
- fabrika
- garaj
- geçim kapısı
- imalathane
- iplikhane
- istasyon
- kalhane
- kılıçhane
- kombina
- laboratuvar
- mandıra
- marangozhane
- mutfak
- ocak
- oyunluk
- peynirhane
- plato
- reaktör
- sabunhane
- sahne
- sehpa
- servis istasyonu
- set
- sırmakeşhane
- stüdyo
- şantiye
- şaraphane
- tabakhane
- tamirhane
- tezgâh
- tophane
- tuğla harmanı
- tüfekhane
- üretimlik
- yağhane
- yapımevi
- aile ocağı
- ana yapı
- apartman
- aşiyan
- baba ocağı
- baba yurdu
- baraka
- barhana
- barınak
- bazilika
- bendehane
- berhane
- beyit
- bina
- bungalov
- cankurtaran kulübesi
- çatı katı
- çekme kat
- daire
- dam
- dam altı
- dar
- devlethane
- dubleks daire
- eklentiler
- ev
- ev bark
- fakirhane
- gecekondu
- gökdelen
- güme
- güzlek
- hanay
- hane
- harem
- haremlik
- huğ
- ikametgâh
- in
- irat
- izbe
- kasır
- kâşane
- kat
- kışlak
- kışlık
- koğuş
- konak
- konak yavrusu
- korugan
- koyut
- köşk
- kule
- kulübe
- külliye
- kümes
- kümültü
- lojman
- mabeyin
- mağara
- malikâne
- mekân
- melce
- mesken
- müsakkafat
- müştemilat
- ocak
- oda
- ortalık
- palas
- pavyon
- rezidans
- salaş
- saray
- sayfiye
- selamlık
- sığınak
- sosyal konut
- stüdyo
- şato
- tekke
- tol
- villa
- yalı
- yapı
- yaylak
- yazlık
- yer yurt
- yurtluk
- yuva
- zaviye
- zemin katı
- aile
- akraba
- al
- anası danası
- asıl
- aslı nesli
- ata
- batın
- cibilliyet
- cins
- çeşit
- çift
- çoluk çocuk
- dış kapının mandalı
- döl
- dünür
- ev
- ev bark
- evlilik birliği
- familya
- fasile
- göbek
- gömlek
- hane
- hanedan
- hasebi nesebi
- hısım
- hısım akraba
- horanta
- ırk
- iyi
- kan
- karı koca
- kız kızan
- kızan
- kuşak
- menşe
- nesep
- nesil
- oba
- ocak
- soy sop
- soylu
- sülale
- taallukat
- taraf
- tohum
- uruk
- uzak akraba
- yakın
- zürriyet
HECELEME
o-cak OCAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yerÖrnek: Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar.
- [isim] ŞömineÖrnek: Ocağın önünde oturup acayip bir dikkatle odunların yanışına bakar.
- [isim] Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya aletÖrnek: Anlaşılan çamaşırcı giderken ocağı tam söndürmemiş olacak.
- [isim] Kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahve vb.nin yapıldığı yerÖrnek: Konuşmalar iyice kızışmaya başladığı vakit kahve ocağının önünde görünür.
- [isim] Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yerÖrnek: Mermer ocağı. Kömür ocağı.
- [isim] Bahçelerde veya bostanlarda her tür meyve ve sebze tohumu veya fidesinin dikimi için ayrılmış toprak çukuruÖrnek: Mustafa, arkasına güçlü kuvvetli bir kadın takmış, üç evleğine çizgiler, ocaklar açıyordu.
- [isim] Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yerÖrnek: Başlangıçtan beri burası bir vatansever ocağı idi.
- [isim] Yılın birinci ayı, kânunusaniÖrnek: Ocak ayını sevmem, oldum olası.
- [isim] [tarih] Yeniçeri teşkilatını oluşturan odalardan her biri
- [isim] [mecaz] Ev, aile, soyÖrnek: Henüz temelleri atılmayan kendi ocağım kurulmadan yıkılmıştı.
- [isim] [halk ağzında] Halk hekimliğinde bir önceki kuşaktan el verme suretiyle aktarılan bilgileri kullanarak belirli bir şikâyeti veya hastalığı iyileştirdiğine inanılan aile
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük