kundak
Köken: Rumca
[isim] Yangın çıkarmak için bir yere konulan tutuşmuş yağlı bez parçası vb.
KUNDAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- adamlık
- alık
- bayramlık
- belek
- bikini
- bindallı
- biniş
- bonjur
- çul
- damatlık
- dekolte
- dizlik
- dolama
- don
- döpiyes
- ehram
- eleklik
- entari
- esvap
- eşofman
- etek
- faça
- forma
- frak
- gardırop
- gecelik
- gelinlik
- giyecek
- giyim kuşam
- giyit
- giysi
- göğüslük
- kapama
- kefen
- kılık
- kılık kıyafet
- kırklık
- kıyafet
- kimono
- kisve
- kişilik
- klapa
- konfeksiyon
- kostüm
- kundak
- kuşantı
- libas
- maksi etek
- mayo
- midi etek
- mini etek
- mostra
- önlük
- paçalık
- peştamal
- pijama
- prostela
- resmî elbise
- resmî giysi
- roba
- safari
- sari
- sivil
- smokin
- soyka
- takım elbise
- tayyör
- tennure
- tulum
- tuvalet
- tüy
- urba
- uzun etek
- üniforma
- üst baş
- üzeri
- yabanlık
- alavere
- ana baba günü
- anafor
- anarşi
- arbede
- başıboşluk
- başıbozukluk
- başsızlık
- curcuna
- çalkantı
- çıngar
- dalgalanma
- erksizlik
- fesat
- fetret
- fitne
- gürültü
- gürültü patırtı
- har hur
- hayhuy
- hengâme
- hercümerç
- ifsat
- ihtilal
- istikrarsızlık
- isyan
- kaba kuvvet
- kaos
- karambol
- kargaşalık
- karışıklık
- keşmekeş
- kıyam
- kıyamet
- kızılca kıyamet
- kör dövüşü
- kundak
- mahşer
- miting
- niza
- nizamsızlık
- patırtı
- sertlik
- şiddet
- şiddet olayı
- tedhiş
- telaş
- tepişme
- terör
- teşevvüş
- velvele
- vurtut
- yürüyüş
HECELEME
kun-dak KUNDAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] Yangın çıkarmak için bir yere konulan tutuşmuş yağlı bez parçası vb.Örnek: Ben şamdanımla evveli kapının önüne yığılan şeyleri, sonra cibinliği, perdeleri, bütün duvarları çeviren kundakları tutuşturacağım.
- [isim] Tüfek gibi bazı ateşli silahlarda bunları çeşitli yönlere çevirmeye yarayan, namlunun altında bulunan ağaç veya metal bölümÖrnek: Amcası Mustafa geldi eve, ona bir kundağı sedefli tüfek getirdi.
- [isim] Arabalarda dingil yatağı
- [isim] [mecaz] Ara bozma, fitne, fesat
- [isim] Yeni doğmuş çocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bezÖrnek: Kendisine uzattıkları ince ve beyaz bir kundağa sarılmış kızına baktı.
- [isim] Bu bezle sarılmış bebekÖrnek: Dikmen Yıldızı kundağı kucaklayarak ağır, sarsıntılı adımlarla savcının arkasından yürüdü.
- [isim] Saçları yemeninin içine alıp bağlamaÖrnek: Baş kundağı.
- [isim] Korunmak için sıkı sıkıya sarılmış şeyÖrnek: Dutların tomurcukları büyümüş, yaprakları burunlarını kundaklarından çıkarmışlardı. - S. F. Abasıyanık
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük