DİLLERİN EVRİMİ - 3

Dil insanların birbirleri ile iletişim kurmasını sağlayan en büyük araç olarak tanımlanmaktadır. İletişim kurma özelliği sadece insanlarda değil doğada canlı olarak bulunan bütün organizmalarda meydana geldiği, bilimsel araştırmalar sonucunda saptanmıştır.
Dilin evrimi ise iki açıdan ele almak mümkündür. Birincisi, tat alma veya nefes alma hareketlerini düzenleyen yarayan organ olarak dil. İkincisi ise insanların iletişim kurmak için oluşturmuş oldukları dildir.

Dilin insanlık tarihi boyunca kullanılması, kendine has metotlarda ilerlemesine ve gelişmesine neden olmuştur. Bu süre içinde dilin evrimleşmesini sağlayan en büyük etken ise zorlu çevre koşullarına adapte olma ihtiyacından kaynaklandığı tahmin edilmektedir. İnsanlar tarih sahnesine ilk başta avcılık ve toplayıcılık faaliyetleri ile çıktığı bilinmektedir. Bu süre içinde doğada bulunan sesleri taklit ederek, tehlikeli bir durum olduğunda birbirlerini uyardıkları görülmektedir. Bu durum dilin oluşmasında atılan ilk adım olarak değerlendirilmektedir.

 Dillerin Doğuşu

Dil sadece iletişim kurma ihtiyacından dolayı ortaya çıkmış bir araç olarak tanımlamak oldukça dar bir alanda tanımlama olacaktır. Dil herhangi bir iletişim halinde bulunulmasa dahi, kişinin iç dünyasında gerçekleştirmiş olduğu duygu ve düşüncelerinin oluşmasını sağlamaktadır. Dilin evrimi bu açıdan ele alındığında oldukça karmaşık bir hale gelmekte aynı zamanda çözümsüz bir problem gibi durmaktadır. Bu yönüyle dil ve beyin arasında ki biyolojik yapı üzerinde gerçekleşen araştırmalar devam etmektedir.

Dillerin doğuşu ise temelde insanın hayatta kalma içgüdüsünden kaynaklandığı varsayılmaktadır. Aynı zamanda neslini devam ettirme ve güvenli alan yaratma ihtiyacı da çevreye göre şekillenmiş ihtiyaçlar arasında yer aldığı görülmektedir. O halde dil için; insanların fonetik sesler çıkararak birbirlerini anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik olguların bütünü olduğu sonucuna varılmaktadır.

Canlıları iletişim kurmaya zorlayan dört temel sebepten bahsetmek mümkündür. Bunlar:
  • Hayatlarını devam ettirme ihtiyacı
  • Neslin devamı
  • Varlığını ispatlama ihtiyacı
  • Düşüncelerin aktarılması ihtiyacı olarak sıralanabilir.

Verilen ilk iki madde tüm canlılar için geçerli iken, dört temel ihtiyaç sadece insanlar için geçerli kavramlar olarak ele alınmaktadır. Dilin evrimi bu bağlamda biyolojik bir olgu olarak değil, sosyolojinin alanı olan davranış biçimleri ve insan araştırmaları içinde incelenmektedir.

 Fonetik Seslerin Oluşması

Fonetik seslerin oluşmasında ki en büyük etmen hiç şüphesiz çevre faktörü etkili olduğu görülmektedir. Tarih boyunca farklı milletler ata dilinin konuşurken, bu dillerin oluşum sürecinde gerçekleşen en büyük unsurun çevreye göre ağız ve dil yapısının farklı kullanımında etkili olduğu görülmektedir. Çünkü insanlar sadece doğada ki sesleri taklit ederek varlığını sürdürmeyi başarmış olsaydı bile bugün dünya üzerinde tek bir dilin konuşulması gerekirdi. Bu da seslerin çıkartılmasında çevre koşullarının oldukça etkili bir faktör olduğunu ispatlar niteliktedir.

Dilin evrimi bu süreç içinde farklı koşullarda ve farklı biyolojik yapıda insanların en kolay yolu tercih ederek, hayatta kalma içgüdüsüne uyduklarını göstermektedir. Dil içinde bulunan sesli ve sessiz harf kullanımına göre insanların yaşadıkları çevre ve biyolojik yapıları ile ipuçları yakalamak mümkündür. Örneğin Kuzey Kutbuna yakın insanların yaşam alanı olarak seçtikleri alanlarda sessiz harf kullanımı oldukça yoğundur. Sebebi ise ağız ve dudak hareketlerinin sınırlı tutularak daha kolay iletişim kurma ihtiyacından kaynaklandığı söylenebilir. Diğer bir örnek ise ekvatora yakın yerlerde yaşam alanları kuran insanların dudak ve ağız hareketlerinin yoğun kullanımını gerektiren sesli harf kullanımında böyle bir zorunluluk oluşmadığı görülmektedir.

 Her Milletin Kendini Dilini Oluşturması

Günümüz terminolojisinde bir topluluğun millet olarak tanımlanabilmesi için en önemli faktör aynı dili konuşuyor olması gerekliliğidir. Bir milletin kendi dilini oluşturma adımı ise tarih sahnesi boyunca varlığının en büyük ispatı olarak ele alınmaktadır.

Dilin evriminde; ağız ve gırtlak yapısı, çevre faktörü ve değerler etkili olmaktadır. Kötü ve iyinin tanımı, bu kavramlar içinde barınan ögelerin özellikleri gibi etmenler; dillerin evrimleşerek bugüne kadar gelmelerini sağlamıştır.
  • Paylaş:
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR