DİLLERİN EVRİMİ

Dilin evrimi bundan yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. İlk insan oluşumunun ilk örneklerinden olan Homo Sapiensler'in Afrika'da ortaya çıkmasıyla dilin evrimi başlamış oldu ve araştırmalar peşi sıra devam etti.
İnsanlar doğası gereği dil kullanmaya çok yatkın biyolojik varlıklardır. Bu da onları hayvanlardan ayırır. Biyolojik gelişim ve evrim süresince farklı şekil ve türlerde iletişim kurmaya çalışan insanlar yıllar boyu birçok dilin ortaya çıkışını sağlamıştır. Ortaya çıkan bu dilleri ise kullanmışlardır. Bunların sayısı 7200'den fazladır.

Başlarda sadece belli seslerle anlaşabilen insanlar geliştikçe kendi biyolojik evrimleri ve dilin evrimine de ön ayak olmuşlar. Bu değişim popülasyon çeşitliliğine ve yaşam tarzına göre değişiklik göstermiştir. Böylece her toplumun kendine ait bir dili oluşmuştur.

Toplumsal bir varlık olarak insanın her zaman iletişim kurmaya ihtiyacı olmuştur. Bu nedenle dilin evrimi sosyolojik ve fizyolojik olarak araştırıldığında bizlere bütün yanıtları vermekle kalmaz ne kadar büyük bir soy ağacımız olduğunu da gözler önüne serer.

Toplumsal süreç içinde iki kişinin birbiri ile herhangi şekilde iletişime geçmesi dil ile sağlanır. Bu yöntemler bir yere vurmak, el kol hareketi yapmak, resim çizmek ve sesler çıkarmakla ilk iletişim şekillenmeye başlar. Sonrasında bunun yerini kelimeler almıştır ve kelimelerin çoğalması, dillerin artması ve ilerlemesi hiç durmamıştır. Bu durum biyolojik açıdan insanlara özgü bir vokalizasyon şekli olarak da görülür.

Bu evrimsel adaptasyon süreçleri ile insanın toplumsal yaşamı bir adım öteye taşınmıştır. Böylece dilimize özgü kelimelere yenileri katılarak çoğalma gerçekleşmiştir. Dilimize yeni kelimelerin katılması duyduğumuz yaşamsal gereksinimlerin artmasıyla doğru orantılıdır. Toplumsal olarak dillerin farklılık göstermesi yaşadıkları bölge ve yaşam koşullarıyla ilgilidir. Ayrı deneyimler, ayrı yaşam tarzları, ayrı iklimler ve kültürler sayesinde günümüzde birçok dil kullanılmaktadır.

 Dil Neden Evrilmeye İhtiyaç Duyar

Dilin evrimi sırasında en önemli nokta hayatta kalma mücadelesidir çünkü bir insan her şeyi tek başına yapamaz. Yardımlaşma için ise ortak bir sembole yani dile ihtiyaç duyulur. Sadece bu da değildir. Bir tehlike anında kendini korumak için de dile ihtiyacı vardır.

Artan nüfus ve gereksinimler karşısında dil ile aktarımlar gerçekleşir. Bu aktarımlar, ilk olarak kendi aralarında ve yeni gelen nesile kendi dillerinin öğretilmesi içinde gerçekleşir. Bir başka aktarım ise diğer diller yani insanlar ile gerçekleşir. Nedeni ise dünya çapında kendilerini tanıtmak ve yaşananlardan haberdar olmaktır. Böylece bir tek kendilerini değil toplumlarını da korurlar.

İnsanlar toplumsal etkinlikler sayesinde kendilerine ait dilleri her nesile aktarırlar hatta kendi toplumundan olmayanlara bile. Atasözleri, masalları, etnik hareketleri yöresel hazineleri dünyaya duyurulur. Öyle ki geçmişten günümüze o toplumlar yok olsa da dilleri ve hakkındaki bilgileri günümüze kadar gelir.

Ortak amaç doğrultusunda insanlar gün geçtikçe daha fazla dil bilmeye ihtiyaç duyarlar. Bu hem geçmişte hem de günümüzde vardır. Dünya genelinde birçok dil kullanılmaktadır hatta bazıları toplumlarıyla birlikte yok olup gitmiştir. Ancak daha büyük çaplı iletişim ve gelişim için başka dilleri de öğrenmek gerekir. Öğrenilen bu diller ise dünya genelinde geçerli olarak görülen dillerdir. Bu nedenle insanlar iki ya da üç dil bilmek zorunda kalırlar.

Düşüncelerin yayılması, toplumların daha fazla ayakta kalması ve daha fazla iletişim kurabilmek için bu artık şart haline gelmiştir. Gün geçtikçe gelişen toplumlarda, ortak amaçlarımız için ortak dil her zaman daha önemli bir hal almıştır. Böylece herhangi bir yanlış anlama olmaksızın işlerimiz ilerler veya kendimizi bir başkasına ifade edebiliriz. Ancak ne kadar ortak bir dile adapte olmaya çalışsak bile dilin evrimi ve farklı oluşumları her zaman devam eder.
  • Paylaş:
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR