sıkışmak
[fiil] [nesnesiz] Kalabalıktan dolayı birbirine çok yaklaşmak
SIKIŞMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
SIKIŞMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- aceleye getirmek
- alev saçağı sarmak
- alıp vermek
- altüst olmak
- ardından atlı kovalamak
- arkasından atlı kovalamak
- ateş bacayı sarmak
- ateş saçağı sarmak
- ayağa kalkmak
- canı canına sığmamak
- canı içine sığmamak
- çırpınmak
- dokuz ayın çarşambası bir araya gelmek
- dokuz doğurmak
- dört dönmek
- eli ayağı dolaşmak
- elini çabuk tutmak
- eteği ayağına dolaşmak
- etekleri tutuşmak
- etekleri zil çalmak
- fitili almak
- heyecanlanmak
- ırgamak
- itidalini kaybetmek
- kaygılanmak
- kurtlanmak
- kuş gibi çırpınmak
- paniklemek
- sıkışmak
- şafak atmak
- telaş almak
- telaş etmek
- telaş göstermek
- telaşa düşmek
- yelmek
- yerinden oynamak
- yüpürmek
- yüreği yerinden oynamak
- açmak
- adapte olmak
- araziye uymak
- ayak değiştirmek
- bağdaşmak
- cemaate uymak
- denk gelmek
- düşmek
- elvermek
- gelmek
- girmek
- gitmek
- hallihamur olmak
- hava iyi esmek
- hesabına gelmek
- hokka gibi oturmak
- imtisal etmek
- imtizaç etmek
- intibak etmek
- iş görmek
- işe yaramak
- işine gelmek
- iyi gelmek
- iyi gitmek
- iyi olmak
- kabul etmek
- kaldırmak
- kalıp gibi oturmak
- kaynaşmak
- kıyak kaçmak
- milim oynamamak
- milim şaşmamak
- münasebet almak
- müsaade etmek
- olmak
- oturmak
- öğür olmak
- rast gelmek
- sığışmak
- sığmak
- sıkışmak
- suyuna gitmek
- şanına yakışmak
- şanından olmak
- takip etmek
- tam gelmek
- tamam gelmek
- tetabuk etmek
- tevafuk etmek
- tutmak
- uygun düşmek
- uygun gelmek
- yakışmak
- yaramak
- yaraşık almak
- yaraşmak
- yeri olmak
- aborda etmek
- andırmak
- benzemek
- borda etmek
- bordalamak
- burnuna girmek
- burnunun dibine sokulmak
- çatmak
- erişmek
- geçinmek
- gelip çatmak
- gelip dayanmak
- gelmek
- hulul etmek
- merdiven dayamak
- rampa etmek
- rampalamak
- raspalamak
- sanmak
- sıkışmak
- sokulmak
- üzerine düşmek
- yakınlaşmak
- yanaşmak
- yumurta kapıya dayanmak
- yumurta kapıya gelmek
- zannetmek
- acemileşmek
- ağır gelmek
- akıntıya kürek çekmek
- akla karayı seçmek
- arada kalmak
- baş alamamak
- başı sıkılmak
- başı sıkıya gelmek
- başına iş çıkmak
- başını ağrıtmak
- başını kaşımaya vakti olmamak
- başını kaşıyacak vakti olmamak
- başının derdine düşmek
- batağa saplanmak
- belaya çatmak
- bocalamak
- boyunduruk altına girmek
- buyruğu altına girmek
- canı burnuna gelmek
- canı burnundan gelmek
- çaresiz kalmak
- çekeceği olmak
- dara gelmek
- daralmak
- darda kalmak
- deveye hendek atlatmak
- emeklemek
- engellenmek
- fıtık olmak
- göbeği çatlamak
- göz açamamak
- güç gelmek
- güçlük çekmek
- iki arada kalmak
- iki ateş arasında kalmak
- ikiz doğurmak
- imanı gevremek
- iş başa düşmek
- iş düşmek
- kaçmaktan kovalamaya vakit olmamak
- kafasını kaşıyacak vakti olmamak
- kalakalmak
- kayıt altına girmek
- kedi ile harara girmek
- kendi derdine düşmek
- kendini sıkmak
- kırkından sonra saz çalmak
- kök sökmek
- kulağına kar suyu kaçmak
- kuyruğu sıkışmak
- mahkûm olmak
- mecbur olmak
- meşakkat çekmek
- meşakkate katlanmak
- müşkülat çekmek
- ortada kalmak
- ölüp ölüp dirilmek
- pahalıya mal olmak
- pahalıya oturmak
- sıçmak
- sıkıntı çekmek
- sıkışmak
- sıkıya gelmek
- tıpış tıpış yürümek
- tökezlemek
- uşaklık etmek
- uydulaşmak
- üstüne kalmak
- yumurta kapıya dayanmak
- yumurta kapıya gelmek
- zahmet çekmek
- zoru olmak
- zorunda kalmak
- zorunda olmak
- aç açık kalmak
- aç kalmak
- aç susuz kalmak
- bacası tütmez olmak
- başı daralmak
- başı darda kalmak
- başı sıkılmak
- başı sıkışmak
- beş parasız kalmak
- boşalmak
- burnunu çekmek
- dara düşmek
- darda bulunmak
- darda kalmak
- durumu bozulmak
- düşkünleşmek
- düşmek
- fakir düşmek
- fakirleşmek
- hafiflemek
- iflas etmek
- ikbali sönmek
- ipten kuşak kuşanmak
- köpeklemek
- kuru hasır üstünde kalmak
- kuru kilim üstünde kalmak
- kuru tahtada kalmak
- kül olmak
- mahvolmak
- miras yemek
- sebepsiz kalmak
- sıfırı tüketmek
- sıkılmak
- sıkıntıya düşmek
- sıkışmak
- sürünmek
- tın tın ötmek
- tırıllamak
- uçan kuşa borcu olmak
- uyuz olmak
- yoksul
- yoksullaşmak
- zarar etmek
- züğürtleşmek
HECELEME
sı-kış-mak SIKIŞMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [nesnesiz] Kalabalıktan dolayı birbirine çok yaklaşmakÖrnek: Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar.
- [fiil] İki şey arasında kalmakÖrnek: Parmağı kapıya sıkışmış.
- [fiil] Yerinden oynamamakÖrnek: Vida sıkışmış.
- [fiil] Dar bir yere zorla sığmak veya sığdırılmakÖrnek: Karşıda apartmanın köşesine sıkışmış baraka kahveden bir adam, bir kürek ateş çıkardı.
- [fiil] Zor bir durumda kalmakÖrnek: Osmanlı İmparatorluğu sıkışınca üç milyon asker çıkarabiliyordu.
- [fiil] Sıkıntı ve darlık vermek, çarpıntı duymakÖrnek: Göğsü sıkışmış.
- [fiil] Tuvalet ihtiyacı gelmek
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük