oynatmak
[fiil] [-i] Oynamasını sağlamak
OYNATMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
OYNATMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- affetmek
- anlamak
- anmak
- atmak
- azaltmak
- bulmak
- dehlemek
- dışarı çıkmak
- göndermek
- görevden almak
- göstermek
- hastalanmak
- ihraç etmek
- kaldırmak
- kazımak
- konuşmak
- kovmak
- kusmak
- oymak
- oynatmak
- pabucunu eline vermek
- pabucunu ters giydirmek
- salıvermek
- sepetlemek
- soymak
- soyunmak
- sökmek
- tahliye etmek
- tarh etmek
- türetmek
- uzaklaştırmak
- üretmek
- vermek
- yayımlamak
- yok etmek
- yol vermek
- yürütmek
- aklı zıvanadan çıkmak
- aklını kaçırmak
- aklını oynatmak
- aklının terazisi bozulmak
- anormalleşmek
- bozmak
- cin tutmak
- cinnet getirmek
- çıldırmak
- çılgınlaşmak
- deli çıkmak
- deli olmak
- divane olmak
- fıttırmak
- kaçırmak
- kafayı üşütmek
- keçileri kaçırmak
- kızmak
- mecnun olmak
- oynatmak
- sapıklaşmak
- sapıtmak
- sıyırmak
- tecennün etmek
- tozutmak
- üşütmek
- zıvanadan çıkmak
- zihnini oynatmak
- ağırdan almak
- ağırsamak
- ağız yapmak
- ağzına bir parmak bal çalmak
- aksatmak
- askıda bırakmak
- askıya almak
- asmak
- atlatmak
- ayağını sürümek
- ayak sürümek
- bahane aramak
- boşlamak
- çamura yatmak
- eğlemek
- el sürmemek
- el vurmamak
- elinden iş çıkmamak
- Ermeni gelini gibi kırıtmak
- estek köstek etmek
- evelemek gevelemek
- geciktirmek
- geçiştirmek
- gevelemek
- içi almamak
- ihmal etmek
- ipe un sermek
- işi uzatmak
- işi yokuşa sürmek
- kapıları açık tutmak
- kapıp koyuvermek
- kendi hâline bırakmak
- kımkım etmek
- kokutmak
- kukla gibi oynatmak
- lafa boğmak
- müşkülat çıkarmak
- oyalamak
- oynatmak
- rafa kaldırmak
- rafa koymak
- sallantıda bırakmak
- savsamak
- sermek
- sürgit yapmak
- sürüncemede bırakmak
- süründürmek
- tavsatmak
- terk etmek
- uyutmak
- uzatmak
- vakit kazanmak
- yatırmak
- yavaştan almak
- yerinde saymak
- yumurtaya kulp takmak
- yüzüstü bırakmak
- zaman kazanmak
- zorluk çıkarmak
HECELEME
oy-nat-mak OYNATMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-i] Oynamasını sağlamakÖrnek: Bir curcuna havası söyledi ve salondakilerin hepsini oynattı.
- [fiil] Kımıldamasına yol açmakÖrnek: Elindeki kamçıyı oynatarak güneş altında yanan ovalarda gözlerini gezdirdi.
- [fiil] [nesnesiz] Herhangi bir canlıya istenilen hareketleri yaptırmakÖrnek: Ayı oynatmak.
- [fiil] [nesnesiz] Bir araç, gereç kullanmakÖrnek: Akıllı bir adam mermer üzerinde keser oynatır mı?
- [fiil] [nesnesiz] Aklını yitirmekÖrnek: Sizinle iki gün daha çalışsam aklımı oynatabilirim.
- [fiil] [mecaz] Korkutmak, heyecanlandırmakÖrnek: Yüreğimi oynattın.
- [fiil] [mecaz] Herhangi bir ödevi yerine getirmeyerek karşı tarafı düzenle oyalamakÖrnek: Borçlu alacaklıyı iki aydır oynatıyor.
- [fiil] [nesnesiz] [tiyatro] Sahneye koymakÖrnek: Bu ramazan geceleri Karagöz oynatacağız.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük