dert
Köken: Farsça (derd)
[isim] Üzüntü
DERT İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- afakan
- ağırlık
- azap
- badire
- baş ağrısı
- bezginlik
- bıkkınlık
- bitiklik
- bitkinlik
- boğuntu
- boşluk
- buhran
- bun
- can sıkıntısı
- cefa
- cehennem azabı
- cevir
- çarpıntı
- çile
- dağdağa
- darboğaz
- darlık
- dert
- doğum sancısı
- efkâr
- ezinti
- eziyet
- felaket
- fenalık
- fütur
- gına
- gönül darlığı
- güçlük
- hafakan
- hâlsizlik
- huzursuzluk
- iğneli fıçı
- kâbus
- kambur
- karabasan
- karın ağrısı
- kasavet
- kasvet
- kesiklik
- kırgınlık
- kırıklık
- melal
- meşakkat
- mihnet
- rahatsızlık
- sancı
- sıklet
- sürmenaj
- tedirginlik
- tehlike
- telaş
- trajedi
- usanç
- uyuzluk
- üzgü
- yokluk
- yoksulluk
- yorgunluk
- yürek çarpıntısı
- zorluk
- açmaz
- alt yanı çıkmaz sokak
- arapsaçı
- bardağı taşıran damla
- batak
- bela
- bok
- boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz
- çaparız
- çapraşıklık
- çaprazlık
- çember
- çıkmaz
- çıkmaz sokak
- çor
- dava
- dert
- dilemma
- düğüm
- düğüm noktası
- fasit daire
- felaket
- gedik
- güçlük
- hacet
- iki ucu boklu değnek
- ikilem
- iş
- kabahat
- kaziye
- kolpo
- kördüğüm
- kriz
- kuyu
- külfet
- labirent
- mahzur
- maraz
- mesele
- olay
- özür
- piyango
- pot yeri
- problem
- pürüz
- sinir törpüsü
- tehlike
- vukuat
- yer demir gök bakır
- zorluk
- acılık
- acıma
- ağız tatsızlığı
- azap
- bahtsızlık
- baş ağrısı
- can sıkıntısı
- cehennem azabı
- cevir
- ciğer acısı
- çeki
- çile
- dağ
- dağdağa
- dert
- dil yarası
- düş kırıklığı
- efkâr
- elem
- endişe
- esef
- evlat acısı
- ezgi
- ezginlik
- eziklik
- ezinç
- gaile
- gam
- gariplik
- garipseme
- gönül belası
- gönül yarası
- hayal kırıklığı
- hayıf
- hayıflanma
- hicran
- hoşnutsuzluk
- hüsran
- hüzün
- ıstırap
- ızdırap
- içleniş
- içlenme
- içlilik
- inkıbaz
- işkence
- kalp ağrısı
- karamsarlık
- kasavet
- kaygı
- koyuntu
- kötümserlik
- mahzunluk
- matem
- matem havası
- melal
- memnuniyetsizlik
- merak
- merhamet
- meyusiyet
- mutsuzluk
- nedamet
- ölüm
- pişmanlık
- sızı
- sukutuhayal
- tasa
- teessüf
- teessür
- ukde
- umutsuzluk
- ümitsizlik
- üzgünlük
- üzünç
- yanıklık
- yas
- yazıklanma
- yeis
- yürek karası
- yürek yarası
- ağır yara
- akarca
- apse
- arpacık
- aslanpençesi
- bağa
- bela
- bere
- bertik
- beze
- cerahat
- ceriha
- cıdağı
- cırmık
- çatlak
- çıban
- çıkık
- çizik
- çizinti
- çürük
- dert
- dilcik
- dolama
- döküntü
- egzama
- ergenlik
- etyaran
- ezik
- faça
- fiske
- fistül
- gelincik
- Halep çıbanı
- hıyarcık
- ısırgın
- incik
- isilik
- itdirseği
- kan çıbanı
- kangren
- karha
- kesik
- kırık
- kızılyara
- kızılyörük
- kist
- kovuk
- köpekmemesi
- köstebek
- köstebek illeti
- kurbağacık
- kurdeşen
- kurlağan
- mayasıl
- nasır
- sınık
- sıraca
- sıyrık
- sıyrıntı
- siğil
- sivilce
- Şark çıbanı
- şerha
- şirpençe
- temriye
- tırmık
- travma
- uçuk
- uyuz
- ülser
- ürtiker
- varis
- yağır
- yanık
- yara bere
- yarık
- yenirce
- yılancık
- yumurcak
HECELEME
dert DERT KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] ÜzüntüÖrnek: Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden
- [isim] HastalıkÖrnek: Hastayım, derdime verem diyorlar.
- [isim] Ağrı
- [isim] [mecaz] Sorun, kaygıÖrnek: Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti.
- [isim] [halk ağzında] UrÖrnek: Boynunda dert çıkmış.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük