derin
[sıfat] Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
DERİN İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- açlıktan ölmeyecek kadar
- az buçuk
- az çok
- beş on
- bir avuç
- bir damla
- bir dirhem
- bir iki
- bir karış
- bir nebze
- bir parça
- bozdur bozdur harca
- çam sakızı çoban armağanı
- çat pat
- çatra patra
- derin
- derinden
- derinlemesine
- derinliğine
- detaylı
- devede kulak
- düşük
- edna
- eksik
- etraflı
- etraflıca
- fakir
- hafif tertip
- iftarlık
- ince
- karınca kaderince
- karınca kararınca
- kırk para
- kıt
- küçük
- küçük çapta
- kürdan
- metelik
- miskalle
- mufassal
- parça pürçük
- tadımlık
- tafsilatlı
- teferruatlı
- tek tük
- tike
- tutam
- tükenik
- ufak
- uzun boylu
- uzun hikâye
- üç beş
- varla yok arası
- yüksük kadar
- agâh
- akıllı
- âlim
- allame
- ayaklı kütüphane
- aydın
- beyin
- bibliyofil
- bibliyoman
- bilecen
- bilge
- bilgiç
- bilgin
- bilim adamı
- bitirim
- bitirmiş
- çok yanlı
- çok yönlü
- dağarcığı yüklü
- danişment
- depo
- derin
- derya
- derya gibi
- düşünür
- eğitimli
- entel
- entelektüel
- fakih
- feylesof
- fikir adamı
- filozof
- haberdar
- haberli
- hâkim
- kırkambar
- kitap kurdu
- kitapsever
- kutup
- kültürlü
- malumat sahibi
- malumatlı
- molla
- muttali
- münevver
- mütebahhir
- mütefekkir
- mütefennin
- okumuş
- okuryazar
- otodidakt
- pabuçlu
- söz sahibi
- tahsilli
- talimli
- ulema
- uyanık
- vâkıf
- vukuflu
- yetik
- abis
- adi
- ark
- azmak
- baran
- boğum
- cetvel
- çekik
- çökek
- çökük
- çöküntü
- çukurluk
- dere
- derin
- deşik
- düşüklük
- evlek
- falez
- gamze
- girinti
- göçük
- havuz
- havza
- hendek
- ineç
- ingin
- kak
- kanal
- kanalizasyon
- kanyon
- karık
- kasis
- kazamat
- kepez
- kesik
- kıç
- kireç kuyusu
- kovuk
- koyak
- krater
- kuru kuyu
- kuyu
- lağım
- mezar
- obruk
- oluk
- oyuk
- siper
- sokur
- şarampol
- tandır
- tekne
- temel
- uçurum
- vadi
- varta
- yalpak
- yar
- yarıntı
- yatak
- yüzme havuzu
HECELEME
de-rin DERİN KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [sıfat] Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olanÖrnek: Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor.
- [sıfat] Yüzeyden içeri inen
- [sıfat] Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olanÖrnek: Mevlâna gibi derin ve vectli bir insanın elinde ise belki en mütekâmil şeklini almış bulunuyordu.
- [sıfat] YoğunÖrnek: Henüz kapkaranlıktı dışarısı ve derin bir sessizlik içindeydi ev.
- [sıfat] Uzun sürenÖrnek: Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi.
- [sıfat] [mecaz] AyrıntılıÖrnek: Hangi limana varacağını bilmeyen gemiciye derin bir denizcilik bilgisinin faydası ne?
- [sıfat] [mecaz] İçten gelenÖrnek: Bir yandan da bundan derin bir utanç duyuyorum.
- [isim] DipÖrnek: Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük