üst
[isim] Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtı
ÜST İLE BENZER OLAN KELİMELER
ÜST İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- acente
- ağa
- aile reisi
- amir
- atabey
- aynaz
- başçı
- başgardiyan
- başgarson
- başhekim
- başhemşire
- başimam
- başmüdür
- başöğretmen
- baştabip
- beyin
- çavuş
- çeribaşı
- çorbacı
- dekan
- direktör
- elebaşı
- genel müdür
- halife
- idareci
- işletmeci
- kâhya
- kamarilla
- kaptan
- kethüda
- kolbaşı
- menajer
- mir
- müdire
- müdür
- mütevelli
- papa
- patron
- pazarbaşı
- reis
- rejisör
- rical
- rüesa
- sergerde
- sertabip
- subaşı
- şeyh
- şeyhülislam
- umum müdür
- usta
- ustabaşı
- ümera
- üst
- yönetmen
- zimamdar
HECELEME
ü-s-t ÜST KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtıÖrnek: Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor.
- [isim] Bir şeyin görülen yanı, yüzüÖrnek: Bu sefer taşın üstünden inip yere oturdu.
- [isim] Bir şeyin dış yüzü, yüzey
- [isim] Giyecek, giysiÖrnek: O günden sonra kapıya diktiği bir bekçiye iş çıkışları işçilerin üstlerini arattı.
- [isim] Birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevkÖrnek: Sonunda, üstlerinin de onayıyla bir sınav yapmaya karar verdi.
- [isim] Vücut, beden
- [isim] Artan, geriye kalan bölümÖrnek: Bir liranın üstü olarak uşağın getirdiği yetmiş beş kuruşu masanın üstünden kaldırmaz.
- [sıfat] Birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olanÖrnek: Kadınların beni böyle göz hapsine almaları yüzünden üst düğmelerimi gevşetemiyordum.
- [sıfat] Öte, arkaÖrnek: Ben onu Şehzade Camisi'nin üst yanında, sokak içi, eski ahşap bir evde tanıdım.
- [sıfat] Sınıflamalarda temel olarak alınan bir tipe göre ileri derecede olanÖrnek: Üst makam. Üst rütbedekiler.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük